5 Ekim 2010 Salı

Hürmüz sen bizim herşeyimizsin

Bir varmış bir yokmuş, koca bekleyen çokmuş! Bunca deneyime bu yüzyıllık meseleyi yazmazsam hatrım kalır der, saygılarımı baştan peşin peşin sunarım. Koca bekliyor olmanın kötü bir tarafı yok tabii de komik tarafı çok malum.

Konsept tuhaf bir kere, tamamen belirsiz, tamamen hayal bir adaydan bahsediyoruz. Milli piyangonun çıkmasını beklemenin bile spesifik bir tarafı var, en azından rakam belli. Beklenen kocanınsa? Hiç birşeyi :)

Şimdi bu durum genelde ev kadınlarına ithaf ediliyor ya süper yanlış kanı ayrıca. Mekteplisi, mektepsizi, çalışanı çalışmayanı pek fark etmiyor. Kadın kısmı o hayalin peşinde ömrünü yiyiyor. Aile kurmak istemek normal ama bu işin asıl normali önce adamı bulup sonra hayali kurmak değil mi? Yok işler böyle yürümüyor. Kadın kafasında bir fotoğraf hayal ediyor, sonra da aday adaylarını çerçeveye sıkıştırmaya çalışıyor gibi. Bir tuhaf hikaye yani...

Şöyle bir ev, böyle bir hayat derken x standartlar, y beklentilerle çakışıyor, oluyor size 3 bilinmeyenli denklem. Garibim z’nin dünyadan haberi yok. Karşılarına çıkan her adam denklem içine çekiliyor, ölçülüyor tartılıyor. Tutarsa eyvallah, tutmazsa sıradaki. Sadece belirsiz değil, deneme yanılması da bol kepçe bir yol yani.

Bu beklemek bir de arayış içeriyor tabii... Öyle eski usul evin balkonunda, camında, çeşme başında beklenmiyor. Sokağa çıkılıyor, hayata karışılıyor. Çok mu art niyetli gidiyor bu yazı? Yani bir kısım canım sıkılmıyor değil çevrede olan bitene... Onca eğitim, onca kariyer, hedef, emek... Yarattığın pozitif değer, daha iyisi mi olsun diye?

Akışına bırakın hanımlar, akışına bırakın. Gönül işi taktik kabul eder mi? Yürüyün bildiğinizce yolunuzda, kendinize dair olsun meseleniz. Gün gelir bir yuva kurulur ya da kurulmaz... Bu uğurda ömür geçer mi? Hem gelince ne olacak sanıyorsunuz? Evde oturup PlayStation’un başından kalkmasını bekleyeceksiniz. Söyleyin, değer mi? 

Bekleyen

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder