27 Temmuz 2010 Salı

Sahne beklemek...

“Bu konser çok güzel olacak, çok etkileyici olacağım ben, benim kıyafetim parlak olacak, ceketim gri, gömleğim siyah, kravatım ise... O da siyah olsun... Yok gri... Hayıır kırmızı kan gibi!.. Yok be saçmalama! Gri ceketle siyah gömlekle kırmızı kravat? Neyse sonra bakarız. Peki pantolon? Hmm ceket gri ama parlak, gömlek siyah ama mat... Eeeh pantolon da siyah olsun, güzel olacak… Ayakkabı hımmm hımmm hımmmmmmm.... Eee ne düşünüyorsun ki siyah tabii ki, olur biter, erkeksin yav. Evet, doğru erkeğim, ama...  Yok, kesinlikle havalı olacağım, kesinlikleee!

Peki, sahneye çıkıyorum, eveet, kocaman alkış kopuyor, tanıyorlar beni, oleeey, ben de hemen ''Hoş geldiniz dostlarım'' ve çok güzel espri patlatıyorum, hımmm mesela, meselaaaa, şey... Yaniii, Lazlarla ilgili bir fıkra, ay çok güzel olur! Çok komik!!!... ??? ya salonda Lazlar olursa? Hımm, alınırlar... Silahları da çok severler onlar... Yok Laz fıkrası olmasın, o zaman bir Türk, bir Fransız ve bir Amerikalı... Olur bence, onlar salonda olsa da, sadece Türk anlar fıkrayı, yırtarız. Okey, ilk çıkışımı hallettik. Sonra da çalacağım, ne çalayım? Piyanodan başlayım çok neşeli bir şey olsun, mesela dokuz sekizlik bir şey!!! .... Yav konserin ta başında dokuz sekizliğin ne işi var be.

Olmaz tabii, öyle romantik bir şey çalacağım ki millet mest olup uçsun ilk akorlardan, mesela Beethoven'den Moonlight Serenade... Dur bir kere Moonlight Serenade Beethoven değil, Glenn Miller o... Ayrıca da klasik piyanist değilim, öyle tırışkadan piyanistim... Evet, abarttım biraz. Olsun yine de gitar çalıp hep beraber Sarı Gelin söyleriz, ne güzel olur. İzleyicilerden en güzel kızı seçip sahneye davet ederim, onunla beraber söyleriz, oh beee... Hımm peki ya onun sesi, kulağı olmazsa? İğrenç olur, yok en iyisi o güzel kızla bakışırız sadece, o yerinden kalkmasın, sonra zaten imzamı almaya gelir o, orada konuşuruz.

Ok, halkla ilişkilerimi de hallettim. Konser gittikçe ısınıyor, artık fıkralar şarkılar türküler havada uçuşuyor, bir de üstüne saksafonumu çalarım, millet iyice kafayı yesin, öyle jazzy ve seksii, o kıza baka baka... Kesin kulise imza almaya gelir, kesiinnn.

Sonra sahneye konuk sanatçı arkadaşımı çağıracağım, bir iki şarkıyı söylesin kız, ben de ona eşliği piyano ile belki gitarla, belki flütle yapayım bakalım. Yavaş yavaş finale yaklaşıyoruz, finalin güzel olması çok önemlidir, insanlar konserden çıkarken, eve giderken hep: ''ya nasıl güzeldi o son parça'' demeli. Evet! Finalde hep beraber 'Memleketim' söylesek... Yok ya memleketlerimiz farklı ya, ben bir Ukraynalıyım bir kere... O zaman Kalinka'yı patlatırım: ''Ve hadiii hep berabeeer!''  Kalinka'yla konserimi bitireceğim, kocaman alkış kopsun, ben de sahnenin önünde durup selam, öpücükler, el hareketiyle ''yoook esas sizsiniz, ben ne yaptım ki!'' göstereceğim, çok da hoş olur, öyle duracağım gözü kapalı, kollar açık, alkış hiç durmuyor, sol omzuma birisi dokunmuş, çekiyor, sesleniyor bana, alkıştan sesini duyamıyorum, Ne? Neee? ''Uyan'' da ne demek?

Ufff her konserden önce aynı rüyayı görmek zorunda mıyım? Sahne bekleme stresinden mi acaba?

Yuriy Ryadchenko

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder