Giden, gönderen, yollayan, karşılayan... Askerlik dediğin hayatın ortasında koca bir bekleyiş başlı başına... Her Türk gencinin ve etrafındaki herkesin hayatında bir duraklama, değişiklik hatta bazen yeniden yol çiziş...
İster istemez siyasi bir tarafı ve bakış açısı da var meselenin... Farklı tutumlar elbetteki söz konusu... Askerliğin yapıldığı coğrafya ve şartları büyük etken... Arkada bekleyen birilerin olup olmaması ise daha büyük... Ama değişmez bir gerçeği var yine herkes için: Şafak! Ne ilginç bir kavram aslında... Daha giderken askerlik karanlık kabul ediliyor. Bitişi aydınlığa eş sayılıyor. Hatta halen kız verilmeme sebebi de sayılıyor ya... "Aydınlanıp gel çocuğum" der gibi. Tam Türk işi : )
Kimileri çok hevesli, kimileri tam tersi... Birileri kısa dönem, birileri uzun peşinde... Kimisi de inatla bedelli beklemekte... Her evin, her ailenin içinde bir yerlerde biraz telaşlı biraz da endişeli bir bekleyiş askerlik... Öyle ya da böyle... Ne kadar uğraşsam da bu konuda çok neşeli bir yazı yazmak mümkün değil sanki. Ama bunca beklemek yazmışken tezkere beklemeyi nasıl es geçerim ki?
Gidenin işi zor... Yıllarca gideceği tarihi bekliyor ya da öteliyor. Dönemi belli olunca ister istemez geri sayıyor. Öyle ya da böyle özgürlük kısıtlaması var, riski var... Hayata verilen koca bir “es” var... Gidince de özlem giriyor işin içine... Geride bırakılan şehre, aileye, alışkanlıklara, sevgiliye... Bir de tarihi belli bekleniyor hani; sürekli bir geri sayım halinde...
Askeri bekleyenleri de unutmamak gerek... Hayatınızdan birileri çekilip gidiyor bir süreliğine... Herşey aynı ama herşey eksik bir garip bekleyiş başlıyor... Gözler kulaklar hep heber bültenlerinde...
Askeri bekleyene de tezekereyi bekleyen askere de en doğrusu sabır dilemek... Her bekleyişte olduğu gibi çok ertelememek de en doğru çözüm galiba... Yaşlar ilerledikçe zorlaşıyor mu sanki? Bir an önce gidip, yapıp, dönmek en iyisi... Ve kimse kolay olacağını söylemedi...
Bekleyen
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder